16 Aralık 2013 Pazartesi

22 Kasım 2013 Cuma

Mavinin tonları gibiyiz işte. Herkes biraz mavi ama herkes aynı mavi değil. Ben başkayım, sen başka ve uzaklaştıkça güzeliz. Yaklaşsak belki de bu kadar çekici olmayacak hiçbir şey. Yaklaşsak belki de bir adım geri atacaksın, işte o yüzden maviyim ya, ben sen gelme diye maviyim, sana hiç benzemeyen bir maviyim.
— Ahmet Batman

21 Kasım 2013 Perşembe

Ben kendimi bildim bileli nefret ettim kendimden.
Ellerimden, acılarımdan, gülüşlerimden.. Ama en çok ağlamalarımdan.
Duygularımı hep içimde tutun bir kız çocuğu oldum. Annesinden azar işittiğinde bile ağlayamayan biriydim. Tokatlara susan, üzüntülarime gülen biri. Oyuncağımı elimden aldıklarında da sustum. Oyuncak olduğumda da. Daha doğduğumdan beri tutunacak hiç kimsem olmadı. Ondan hep bir şeylere tutundum. İlk önce bir oyuncağa, daha sonra bir yıldıza sonra da bir kaç satıra. Korktum ben. Kırılmaktan her zaman çok korktum. İnsanlar ağladığımı görüp daha çok kırmasın diye hiç ağlamadım. Yastığıma başımı koyduğumda bile o yastıktan çekindim ben. Kırdım. Kendimi bildim bileli kırdım her bir şeyleri, birileri. Hiç acımadı içim. Bu benim ayakta kalma yöntemimdi. Her zaman o sert bakışın altında kırılgan biri oldu. Aslında ben hiçte herkesin bildiği gibi biri değildim. En sümsük insan bile daha güçlüydü benden ama ben hep öyle bir insan olmaya çalıştım ki.. bana çok uzak olan biri.Ben hep olmak istediğim kişi oldum, olduğum gibi değil. Ondan insanlar beni birazcık tanıdıktan sonra gittiler. Beni tanıdılar ve gittiler. Ama hiç birine üzülmedim. Umrumda olmadı hiç biri. Çünkü bağlanmak güçsüzlüktü ve ben kimseye bağlanmamalıydım. Ama bağlandım. İlk kez o sert duvarlarımı kaldırdım ve en iyi şekilde ağırlamaya baktım. Öyle sevgisiz, bumbuz olmuştu ki kalbim en ufak gülüşünle bile tüm gün boyunca mutlu edebiliyordu beni. İlk kez birini ellerimi serbest bırakarak yazdım, yazabildim düşünmeden.. İlk kez yazarken mutlu oldum. Beğenilme isteği, okunma isteği olmadı ilk kez içimde. Ve ben mutlu olmuştum tüm mutsuzluklarıma acılarıma rağmen. Hiç pişman olmadım. Kırılmış olup aynı zamanda birinden vazgeçememek nasıl bir şeymiş öğrendim sayende. Kitaplarda okuduğum aşk benim oldu. Korkularımın hepsini yendim, gitmen korkusunu bile. Ruhum rahat, yaşıyor. Gülüşüne aşık bir kadın öyle çok sevdi ki ağladığında suratında oluşan masumluğu ağlatmayı düşündü seni. Öyle bencil ve öyle aşıktı. Kıyamayıp aynı zamanda o masumluğa doyamamak ne demek? Nasıl bir çıkmaz bu. İçimi okşuyorsun. Her kelimenle, her bakışınla. Bana bu şehri sevdirdiğin için sana minnettar. Bana beni sevdirdiğin için sana kendimi sevdirmeyi borçluyum.
Sev beni.
Sev hadi.
Maviler bizim olsun.

30 Ekim 2013 Çarşamba

uzun ve ışıksız bir sokaktan geçiyorum
bu sokakta yalnızım, yanımda kimse yok
kimse sarılmıyor, duruyorum ben de yol ağzında
kendime sarılıyorum
kanıyor senden arta kalan ne kadar yara varsa
kendi kanımın nehrinde kayboluyorum, kimse görmüyor
bir düş kuruyorum, o an bir düşe tutunuyorum
düşümde suretin karşımda duruyor
bana bakan hüzünlü bakışların
filizlenen birkaç umut tanesi bekliyorum fakat
yandığını görüyorum bu sevdanın ateşiyle
kurtuluşun tüm kapılarının
her şey kül oluyor ve bir evin çatısının altına sığınıyorum
doğru zaman gelmiyor hiçbir zaman, kıpırdayamıyorum
ben sana ölüyorum düzenli olarak, sen bana gelmiyorsun
biliyorsun gözlerinden geçmek kolay değil öylece
feryat figan acılarım bilmeden seviyoruz işte
dilim şimdi uçurum kesiliyor bir ayrılığın ertesinde
tenin tenime uzak ya gerisi teferruat diyor bir adam
zulmünden çıldırıyor tanrı ve bir kadın yalnızlığıyla sevişiyor
o akşam adam kendi yatağında gıcırdayan ölümüne göz kırpıyor
bir ceset gibi duruyor özlemin karşımda
kaldırıp da atamıyorum, günden güne bitiyorum
ben kimi çok istediysem en az ona kalabildim
sorun değildi, verebilirdim sana acılarımı ya
biliyorum o zaman da baştan aşağı kirlenir bu dünya.